Her insan kendine has ve biricikdir.İnsanın biricikliği büyüklenmeci bir taraftan değil ama farkılığı,hikayesi,yaşanmışlığı ile ele alındığında çok sahici bir yerde duruyor.İnsanların farklılıklarının kabul edilebilir ve bu farklılıkların saygı duyulabilir olduğuna inanıyorum..Böylesine kalabalık bir dünyada diğerlerinin de kendimiz gibi olacağını düşünmek ya da hayal etmek insanın üzerine yük oluşturuyor sanki.Bazen kendin gibi olanı aramakla çok fazla meşgul olabiliyoruz bazen de aradığın aynılığı bulamadığında hayal kırıklıklarına merhaba derken buluveriyoruz kendimizi.Bir sırt çantası sırtımda kalabalıklar içinde sanki yalnızmışcasına yürüyorum,etrafıma bakınca farklılıklarla dünyanın nasıl renklendiğini görüyorum.Yoldayım ve etrafımda ne görmek istiyorsam o yoldan gitmeyi tercih ediyorum.Peki ya kaybolursam?
Öyle bir yol ki elimizde rota yok,pusula yok ve biz kimi zaman kaybolabiliyor kimi zaman tam anlamıyla yolun hakkını veriyor,eğleniyor,paylaşıyor,tadını çıkarabiliyoruz.Kimi zaman yol arkadaşları eşlik ediyor bize kimi zaman kalabalıklar içinde yalnızız.Bazı insanlar yalnızlığı sosyal olarak dışlanmış,terk edilmiş gibi tanımlarken bazılarımız yalnızlığın verdiği keyifli anlara odaklanabiliyoruz.Yolunu kaybettiğinde bildiği yöne gider insan yani geriye en başa belki..Öyle ki annemizin kucağına hatta anne karnına dönme arzumuz değilmidir bizi cenin pozisyonuna sokan,sessizliğe bürüyen kimi zaman?
Ne arar insan bu yolda en çok ne görmek ister?Kimle ,neyle yol almak ister mesela?Lüks bir arabayla mı?Değerli mücevherlerle mi?Yol,hayatın kendisi aradığımız kendimiz miyiz?kendimizi mi ararız bu yolculukda yoksa öylesine yaşarmıyız hayatı geldiği gibi..eşlik edene mi odaklanırız ya da ne giydiğimize mi takılır kalırız?Belki de sorun neyle gittiğimizdir hangi marka arabayla gittiğimiz bu yolu.Zaten çok defa düşünürüz bunları adım adım ilerlerken.Bazen ruhumuzun derinliklerinde neler var bakmaya cesaret eder bazen kaçarız koşa koşa kendimizden.Zamanı gelmemiştir henüz gerçek ve derin olan o yolculuğa ve hep oyalanırız bir yerlerde takılıp kalırız öylece.İşte o zamanlar arabanın modelini değiştirmek en büyük amaç olur ve güzel de oyalar insanı bu işlerle uğraşmak.Kendimize ne zaman ‘sen kimsin’ diye sormaya başlarsak ne zaman merak etmeye niyetlenirsek ruhumuzu o zaman renklenir işte hayat.Tam da anı hissederek yaşamaya başladığında o tılsımlı cümle çıkıverir ortaya ‘Carpe diem’.
Yol güzel diye mi yürüyorum yoksa geçtiğim yerlere kendimden birşeyler bırakarak yolun güzelleşmesi için bir çiçek de ben mi ekiyorum yolun kenarına diye düşünürken buldum kendimi.Kendi yolunu kendin güzelleştir dedi içimde bir ses.Bekleme çiçeklerle çevrili bir yolda yürümeyi sadece ileri bak umutla,kendine inan ve cesur ol inatla..